25 Kasım 2011 Cuma

Dersim 38 Bir Kızılbaş Kıyımıdır


Dersim 38 Bir Kızılbaş Kıyımıdır
atatsivaskonHüseyin Dedesoy/
Dersim 38 Bir Kızılbaş Kıyımıdır
Yada
Tarihi Gerçekler ve iki Yüzlü Siyasetciler
Günlerdir Türkiye kamuoyunda Dersim tartışılıyor. Tv kanallarında, özel oturumlarda, yazılı basın manşetlerinde, meclisin kulüslerinde ve sokağın politik atmosferinde
Dersim 38 olayları ve yaşanan katliamın, trajedinin ve kıyımın sorumluları tartışılıyor. Tarihi olayın izleri sürülüyor, suçluların isimleri soruluyor. Kimileri için kapanmış bir hadisenin, kimileri için tarihte kalmış bir hikayenin, kimileri için de hiç kapanmayan bir yaranın irini ve kanı akıtılıyor.

Bu tartışmalar ve çekişmelerde iki tutumu, iki farklı cizgiyi ve gerçek anlamda yıllardır bu ülkede yapılan politika kültürünün iki yüzlülüğü görülüyor.
Patlak veren tarihi bu hadiseden ortaya çıkan iki yüzlü tutumdan biri gerçek yüz, diyeri ise sahte olanıdır.
Dersim tartışmalarında, bu yüzlerin dışa vurumunun temsili durumundaki siyasi aktörlerin tarafı ise  ancak şöyle anlaşılabiliniyor : Tarafın ilkini, devletin statükosunu korumak istiyenler ile, o devletin ideolojik hamuru olan inanç geleneğinin devamlılığını üslenen bugunkü iktidar Partisi.

Diyer tarafı ise, varolan geleneksel (sol yada ulusalcı)Parti- örgüt ve siyasi yapılardan uzaklaşmış, bağımsız hareket eden, insanlığa ve kendi vicdanının sesine kulak veren. Hakikatın yanında olan, tek tek bireylerin yarattığı Dersim Fikriyatı’nın ve gerçeğin tarafı olanlar. Daha açıkcası kamuoyunda herkesce hedef gösterilerek, siyasi lince tabi tutulan Alevici-Dersimliler, Zazacı-Dersimliler, Kızılbaş-Dersimliler… kısacası Kırmanciye ruhuyla hareket eden, vicdanın ve aklın yolunu güdenlerin tarafı.
Gerçeğin  yüzü ve viçdanın sesi olan bu tarafın gerçekliğini inandıran şey ; Tarih diye, yaşanmış ve geçmişte kalmış o gerçeğin kendisiyle insanlığı yüz-yüze getirme ve karşılaştırma isteği. Moda deyimle herkesi kendi hakikatıyla yüzleştirme arzusunu taşıyor olmalarıdır. Her kim nerde olursa olsun, hangi mevki ve makamda, hangi siyasi örgüt, cevre ve partide olursa olsun. Birtek şeyi dürüstce ve insanca dile getirin kişilerdir, oda resmiyetin değil hakikatın yoludur.

Diyer yüzün karekteri ve sahteliği ise; Gerçeklerden kaçma ve uzaklaşma isteği taşıyor olmasıdı. Statükoyu ve resmiyeti koruyor olmaları, sözü edilen o hakikatle yüzleşmeme adına kendisinde ve kendi gerçeğini gizliyerek kurtulmayı umut ediyor olmalarıdır.Bu guruba dahil olanlar ; Devletin asıl sahipleri, onun yedek parçaları, CHP’nin Kemalist kanadı, MHP ve ekolünde gelen miliyetcileri, Sol ve ulusalcılık adına hareket eden Kırmızı ve  Yeşil elmacılar…

Bir başka taraf daha var. Onlarda Dersim gerceğiyle, Dersim 38 hadisesiyle yüzleşme isteği taşıyor görünüyorlar. Bunlar da O hakikatı bilmek, görmek ve anlamak istiyorlar. Ama asıl amaçlarının-hedeflerinin bu olmadığını söyleyen, yüce davalar peşinde olduklarını idda edenlerin yer aldığı bir cephedir. Bunlar « Özgür Kürdistan” hedefleri olan, “Sosyalis iktidar” mücadelesi veren, yada « Kurtarılmış Kızıl Üstler » projesiyle hareket eden Dersimlilerdir.

Bütün bu taraf ve tarfsızlıklar içerisinde asıl olan gerçek şudur: Birileri Dersim 38 hadisesinin bizzatı maduru durumundadır. Orta yerde duran ve yıllardır var olan bu gerçek bir türlü değişmiyor. Bu gerçeği hep yaşayan ve arada yıllar geçmesine rağmen o unutulmaz olayı hep canlı tutan sürgünde yaşamış, diasporada doğmuş büyümüş, başka ülkelere göç etmiş Dersimliler ve Dersim kökenlilerdir.
İster solcu-sosyalist olsun, isterse Maocu yada Kürtcü olsun. İster CHP’li olsun isterse BDP’li. İster Zazacı olsun İsterse Alevici. Bunlar Dersimin acısını, yarasını, derdini yıllardır bir sır gibi içinde sakladılar. Dedesini, nenesini, babasını, annesini, kardeşini yitirenlerdir. Bunlar O vahşi kırımın cesetleri altında geride kalanların çocukları, torunlarıdır. Bu insanlar, yaşanan bu acıların nedenlerini bilmek istiyorlar. O kıyımın sorumlularının kimler olduğunu, varsa bir adalet o adaletin divanında cezalandırılmasını ve insanlık adına lahnetlenmesini istiyorlar.

Bu vahşetin açığa çıkarılmasını istiyormuş gibi davranan iktidar Partisi AKP, katliamın ve kırımın sorumlularını, hadiseyi yapanları, yaptıranları biliyor tanıyor ve olayın mağduru olan Dersimlileri çok iyi anlıyor. Bu cephe aynı zamanda Dersim 38 katliamını yapanların tehşir edilmesini, işlenen o hadisenin insanlık suçu olduğunu da kabul ediyor ama burdan ötesine gidilmesini Başbakan da, Bakanları da istemiyor.

Asıl Meselede şu : DERSİM  KATLİAMI-KIYIMI NE DİYE İŞLENDİ ? 1923’te KURULAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ, BÖYLE BİR KIYIMA NEDEN İHTİYAÇ DUYDU?  BU KATLİAMLA DEVLET NEYİ AMAÇLIYORDU ? NİYE BU KATLİAM YURDUN BAŞKA BİR BÖLGESİNDE DEĞİLDE DERSİM’DE YAPILDI ?
AKP hükümeti bu gibi soruların cevabının aranmasnı ve bilinmesini istemiyor. Dersim 37-38 askeri harakatının asıl nedenlerini açığa çıkaracak olan bu sorulara cevap aramak ve vermek niyetinde değil. Dersim 37-38 kıyımının asıl nedenini AKP'nin politikacıları da çok iyi biliyor. Bu neden de onları rahatsız ediyor. Bu yüzden de AKP neden yapıldığıyla değil, kimin yaptığıyla ilgileniyor.

Dersim 38’le gerçek anlamda yüzleşmekten yana olmayan diyer kesime gelince :
Bu cephedekilerden de yine tarihsel iki tutumu ve iki yüzü bir arada görüyoruz.Bunlar Dersim 37-38’de bir katliamın olduğunu kabul ediyorlar. Ordaki yaşanan hadiselerin bir gerçek olduğunu gizlemiyorlar, fakat olayın adını ve yaşananların kendisini tarif ederken, gerçeği tersyüz ediyorlar.
Tersyüz edilen gerçeğin sırrı şu iki kavramda yatıyor : « Dersim 38 İsyan-dı» ve « Dersim 38 İsyan-ı » .

« Dersim 38 İsyan-dı» Diyenler :
Dersim 37-38’de yaşananlara « O bir isyandı” diye karşı çıkanlar, dolayısıyla “Dersim halkının başına gelenler, merkezi devlet otoritesine baş kaldıranların ve ona karşı gelenlerin uğrayacağı kaçınılmaz sonuçtur” diyerek vahşeti lejitime ediyorlar. « Dünyanın her yerinde bu tür olaylar böyle sonuçlanır» diyorlar.« Bizdeki yaşananda bundan farklı bir şey değildir » diye izah ediyorlar. Burdan hareketle de devleti temsil eden otoritelerin ve devlet yetkililerin ; Dönemin Cumhurbaşkanın, Başbakan’ın, Genelkurmay’ın, ve Milletvekilleri’nin  rolünü minimize indiriyorlar. Katliamın asıl sorumlularının  isyanı başlatan yerel otoritelerin ve liderlerin olduğunu(Aşiret Reislerinin, İnanç Önderlerinin-Dedelerin, Pirlerin, Rayverlerin-)ve yaşanan acılardan da bunların sorumlu tutulması gerektiğini idda ediorlar. Kamuoyunu da buna inandırmaya çalışıyorlar.

« Dersim 38 İsyan-ı» Diyenler :
Bu düşüncenin ve tezin savunucuları, bilerek yada bilmeyerek. Farkına varmadan, katliamı yapanların savunduğu resmi düşünceyi kabullenmiş oluyorlar. Hatta bu olayı bir övünç ve gurur kaynağı yapıyorlar. Genel olarak devlete muhalif ve karşıt olduğunu idda eden siyasi örgüt, parti ve gurup taraftarlarının ana fikri budur. Bütün sol ve sosyalis güçler, “Ulusal Kürt Hareketleri” diye nitelenen Parti, Örgut ve Gruplar bunu böyle kabulendi. Yıllardır  “Dersim 38 isyanının” propagandasını yaptılar, gerekliliğini savundular ve devam etmesini dilediler.
Yıl 2011, bugün “Dersim 38 olayları” ekseninde yapılan tartışmaların, organize edilen sokak gösterilerin  tarafları hala aynı düşüncenin ve mantığın bir başka versiyonunu savunuyorlar. Bu mantık değişmedikçe ve siyasi düşüncelere kaynaklık eden İsyan fikrinin kendisi aydınlanmadıkca,  ne Dersim 38 olaylarının gerçek sebepleri açığa çıkar, nede yapanların kimler olduğu anlaşılır.

Özet olarak : Dersim 38 Bir Kızılmaş Kıyımıdır
1937Dersimli_Genc_bir_Bayan.dortDersim 38 Katliamı ne bir derebey isyanı, nede bir halk isyanıydı. Dersim 38 ne bir Kürt isyanı, nede bir Kürt katliamıydı. O düpedüz bir Alevi-Kızılbaş jenositi ve kırımıydı.
Bu olayın adını doğru koymadığınız taktirde onun asıl suçlularını ve hadisenin gerçek sebeplerini anlayamazsınız,  yaşananları doğru açıklıyamazsınız. Dolayısıyla gerçekleri çarpıtmış olursunuz. Tarihi gerçekleri çarpıttığınız için sizde yapanlar kadar suçlu olursunuz.
AKP ve hükümet yetkililerinin, MHP ve milliyetci cevrenin, CHP ve Kemalist kanadının, BDP ve Kürt hareketinin, Sol ve Sosyalist güçlerin görmek istemediği, tartışmak istemediği asıl hadise budur.  
Dersim 38 Kırımının, Bir Alevi -Kızılbaş Kıyımı-Jenositi olduğu gerçeğini kimse Kabul etmek istemiyor, ama malesef Dersim 38’in gerçeği ve yaşananların tarihsel hakikatı budur.
Bu hakikat kabul edildiği taktirde, Devlet asıl o zaman kendi gerçeğiyle yüzleşecektir. Bu gerçekle yüzleşebildiği taktirde asıl o zaman Türkiye’nin demokrasisi gerçek bir demokrasiye dönüşecektir.
Aynı zamanda bu doğruların bugüne kadar neden çarpıtıldığı neden anlaşılmadığı, nasıl oluyorda devletin resmi tezinin Sol hareketlerin, Ulusal Kürt hareketlerin de aynı zamanda doğruları olduğunun sakatlığı ve sebepleri görüldüğü taktirde Sol ve Ulusal Kürt hareketi de kendi gerçeğiyle o zaman yüzleşmiş olacaktır.
Bu çevrelerin bugünkü tezi ise "Dersim 38'in bir Kürt soykırımı olduğu" iddasıdır. Buda yine tarihi bir başka yanıltma ve çarpıtmadır. Dersim 38'de bir soykırım gerçekleştiyse eğer, oda bir Alevi-Kızılbaş soykırımıdır, Kürt soykırmı değildir.
Devletin sözcüleri de dahil olmak üzere, taraflar bir bütün olarak yaptıklarından dolayı Dersim halkında özür diledikleri taktirde, vicdan sahibi insanlık ve Dersim halkıda bu ayıbı af edecektir. Dersimli Alevi-Kırmançların  kanayan yarasıda o vakit kapanmış olacaktır.

Yüzleşmek , suçu itiraf etmektir. Özür dilemek ise, insani mertebeye yükselmeyi hak kazandırır.
Bunlar evrensel insani değerler ve erdemlerdir. Ama malesef bu erdemler ülkemız insanı için bir komplekstir, zaaftır, suçtur.

22 Kasım 2011
Hüseyin Dedesoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder